Yemek ve Zihin


Yemek ve Zihin
Ne yiyorsan ne düşünüyorsan seni yansıtır.
İnsan sadece bedeniyle tanımlanamaz. Bedeni yöneten insanın kendisidir.
Yaşamın içinde zamanla benliğimiz, beslenme şeklimiz, düzenimiz bedenimizi etki altına almaya başlar. Sanki seyir halinde giden bir arabanın bozulması gibi düşünebiliriz. Araba ve yolcu ilişkisi gibi. Beden yediklerimizden etkilenir ama onun esiri değildir.
Marcus Aurelius bunu şöyle güzel bir cümleyle ifade etmiş.
“Düşündüğünüz şeyler zihninizin kalitesini belirler. Ruhunuz düşüncelerinizin rengini alır. ”
Nasıl ki bedenimiz yediklerimizden büyük oranda etkileniyorsa benliğimiz ve ruhumuz da düşüncelerimizden etkilenir. Her ikisi arasında etkileşim vardır.
Zihin ve beden ayrı düşünülemez. Birini etkileyen diğerini de etkiler. Aradaki şu ayrımı unutmamak gerekir.
Beden, yediklerimizden, ruh ise düşündüklerimizden etkilenir.
Bedeni sağlıksız yiyeceklerle beslediğimizde organların üzerindeki zararlı etkileri kaçınılmazdır.
Peki ya kafamızın içinde dönüp duran kötü, zorlayıcı düşünceler, aklı ve duyguları zararlı şeylerle beslemek zihnimizi etkilemez mi? Bu durumda davranışsal olarak sağlıklı olmamız mümkün müdür?
Aurellius’un sözünün tekrar hatırlayalım, “Ruhumuz düşüncelerimizin rengine bürünür.”
Ruhumuzu, zihnimizi, bedenimizi sağlıksız beslersek filizlenip, yeşillenmesini, çiçek açmasını beklemek doğru bir davranış olmaz.
Yemek bizim için ne anlama geliyor?
Yiyeceklerle olan ilişkiniz biyolojik ihtiyaçtan mı yoksa, kokusu, şekli, diğer duyusal özellikleri nedeniyle iştah artışı mı?
Hedonik açlık olarak tanımlanan bu beslenme şekli, aslında vücut istemeden mideye zorla doldurma alışkanlığıdır. Aslında vücudun dengesi ihtiyacı olduğunda uyarı verir. Beden de doğadaki her varlık gibi denge ile yaşar. Vücut kalori ve enerji ihtiyacı olduğunda uyarıcı görevi yapan sistem olan “homeostatsy” sistemi aracılığıyla sinyaller verir ve beden dengesini korur.
Bu dengeyi bozmamıza neden olan davranışın ne olduğunu içsel olarak bize ne anlatmaya çalıştığını, gönderdiği mesajları fark ettiğiniz olur mu?
Cevabı; bedenin sağlığını, güvenliğini düşünmeden ihtiyaç olmadığı halde, arzu ve isteklerin zihnimizi, ruhumuzu kaplamasına izin vermek olabilir mi?
Sağlıklı, dengeli bir bedenden, yaşamdan bahsediyorsak bu tutkuyu göz ardı etmemeliyiz.
Yemeği tutku haline getiriyorsak, o halde zihin kalitemiz renk değiştirmeye, dengeler bozulmaya başlıyor demektir.
Duygusal boşluğumuzu midemizin doluluğu ile mi örtmeye çalışıyoruz diye düşünmek için biraz farkındalık geliştirmek destekleyici bir yol olur.
Ağzımızdan besin olarak giren her şeyin tadı, kokusu, dokusu, şeklinin farkında olarak yemeye başlamak bunun için ilk adım olacaktır.
Farkındalıkla ağzımıza aldığımız ve çiğnemeye başladığımız yiyeceğin, bedenimize, düşünce ve duygularımız yansımasını da fark edebilmek besinle sadece bedeni beslemek ötesinde bir bütün olarak zihni ve ruhu da besleyendir.
Yaşam tarzı olarak ruhumuz değil bedenimizi beslemeyi tutku haline getirmenin bütüncül sağlığa olumsuz etkisi kaçınılmaz.
O halde sadece bedeni besleyerek ruhu ihmal etmek mi, dengeli bir beslenme için ruh ve zihni de beslemek mi?
Farkındalıkla yeme pratiğinin ses kaydı size bu konuda destek olabilir.
- Paylaş:

Bu yazılarımız da ilginizi çekebilir...

Üç Şifalı Bitki Triphala
- Ağustos 24, 2023
- tarafından Hande MİSTİLİ
- içinde AYURVEDA

Salatalık Armut Smoothie

ÖFKEYİ YÖNETMEKTE USTALAŞIN
