ACI VE ACININ EVRELERİ


Depomuzda bizi besleyen, destekleyen, cesaretlendiren, neşelendiren ya da üzen, hırpalayan, endişelendiren, korkutan tohumlar bulundururuz. Farkındalık bize depodan hangi tohumu aldığımızı, ektiğimizi, suladığımızı ve gübrelediğimizi görme fırsatı sunar. Farkındalık zihin depomuzun içeriğini fark etme, içinden seçim yapma, zamanında büyütülmüş tohumları, ayrık otu gibi bahçemizden ayıklama ve yerlerine sağlıklı ve bizi besleyen tohumları görüp onları büyütme fırsatı verir.
Unutmamalıyız ki hayatta sadece farkına vardığımız şeyleri düzeltebilir, değiştirebilir, dönüştürebilir ya da olduğu hâli ile kabul edebiliriz. Farkındalık bu sebeple acı, acı çekme, acının ıstırap haline gelmesini önleme aşamalarında çok güçlü bir araçtır.
Hayatta her şeyi yakmak, yok etmek, olmamış saymak, dönüştürmek belki elimizde olmayabilir; ancak tarifi en zor, dönüştürmesi en imkânsız acılarımızla da birlikte açık, nazik, yargısız ve arkadaşça bir tutumda kalmayı başarabiliriz.
Acı çekmek: Hepimiz mutluluğu arıyoruz. Bunun dışarıdan sağlanan destekler ile, başkalarının mutluluğumuza yaptığı katkı ile sağlandığını düşünüyoruz. Oysa mutluluk, mutlu olmak bireysel bir sorumluluktur ve mutsuzluğun yarattığı acı bireysel, iç kaynaklarla çözülmesi gereken bir olgudur.
Acı ile olan ilişkimizi anlamak, besleyen damarları fark etmek için: Düşüncelerimize, duygularımıza, davranışlarımıza ve bunların bedensel duyumlarına kendimizi açmamız gerekir ki acı ile olan ilişkimizin benliğimizle olan entegrasyonunu fark edelim. Yani “acıya dokunabilelim”.
Acının Kaynağı: Acımız ile tanıştıktan sonra ikinci aşama acımızın kaynağını, kökenini, doğasını, yaradılışını ya da nereden, nasıl doğduğunu anlamak üzere bilinçli farkındalık ışığını kullanmamız gerekir. Bilmediğimiz bir şeyi anlayamazdık, şimdi acıyı bildik, onunla tanıştık.
İkinci aşamada zihnimizde acıyı yaratan düşünce, eylem, ortam, hisler, olaylar nelerdir? Ne kadar gerçektir? Doğrudur? Kendimizi inandırdığımız kadar derin midir? Çözümsüz müdür? Gerçekten hayatımızı ele geçirecek kadar kuvvetli midir? Esiri mi olmam gerekir? Başka çıkış yok mudur?
Bu aşamada aslında acı, acı veren dediğimiz şeylerin kriterlerini çıkarıyoruz. 5N1K soruları ile irdeliyor, acıya derinlemesine bakıyoruz.
Acı Yaratmanın Sona Erişi: Burada koruyucu, önleyici sistemleri aktif etmenin mümkün olduğunu öğreniyoruz.
Bu aşamada farkındalığımız daha derinleştiği için acı çekmemize sebep olan şeylerden sakınmayı, kendimizi korumayı öğrenme aşamasına geçiyoruz. Belki yaşadığımız her şeyde acı var ama bu onları hikayeleştirmemizi gerektirmiyor. Acının kendisi değil, onun etrafından oluşturduğumuz kendi kişisel hikayemiz acıyı ıstıraba dönüştüren oluyor.
Acıya Sebep olan Şeyleri Yapmaktan Sakınmak: Bu bölüm bizim hayata bakış açımızı, hayatla uyumlu bir dans için neleri, nasıl yapmamız gerektiğini anladığımız, bildiğimiz, eyleme ve söyleme döktüğümüz yaşam yolculuğu bölümümüz. Resmin bütünü ile burada beraberiz. Burada farkındalığımız mumdan, fenere, fenerden projektöre dönüşmüş vaziyette. Bireysellikten bütünselliğe açılmış; kapsayan, kabul eden, uyumlanan, yaşayan versiyonumuz ile buluşma ve bunu daha derinlikli yaşama fırsatını kendimize sunduğumuz yer.
Yaşam yolculuğunda bizler; doğru bir görüş, doğru düşünce, doğru konuşma, doğru eylem, doğru gayret, doğru çaba, doğru farkındalık, doğru konsantrasyon ve doğru bir kaynak modeli ile yaşamaya başladığımızda inanın hayatlarımız başka bir yöne evirilecek. Bu şekilde bir yaşam için niyet etmek ve gayret göstermek bizi acı, acının kökleri ve ıstıraptan kurtaran en güçlü kaslarımız olan her daim içimizdeki kaynaklarımız olacak. Tüm bu gayretimiz; varış noktası huzurlu, tatmin, kapsayan, anlayışlı, huzurlu bir yaşama ulaşmak için rotamız, yol haritamız.
NEFESİMİZİN ROTAMIZA KATKISI
Sinir Sistemimiz ve BİZ
Bilim tarafından bugüne kadar sempatik ve parasempatik sinir sistemimiz olduğu söyleniyordu. “Karşıtlı sinir sistemi” modeli olarak biliniyordu. Oysa bugün 3’lü bir sinir sistemimiz olduğu kabul edildi.
Stephen Porges, Peter Levine bu alandaki öncü çalışmaları ile insan ve sistemine dair çok büyük bir katkı sundular. Polivagal teori bu alanda bir çığır açtı. Vagus sinirinin önemi net anlaşılmaya ve yapılan bilinçli farkındalık formal egzersizlerinin vagus sinirinin sağlıklı çalışmasına sunduğu katkı, yoga asanaları olarak bilinen bedensel duruşların insanın sinir sistemine, fasya dokusuna ve doğal olarak bütünsel sağlığına katkısı daha net anlaşılır oldu.
Geçmişte sempatik sistem aktive iken parasempatik sistemin düştüğü, parasempatik yükseldiğinde sempatik sinir sisteminin düştüğü zannediliyordu. Bir tahterevalli gibi. Bugün 3’lü bir sistemin olduğu ve 5 kompozisyonda ilerlediği bilimsel olarak açıklandı.
Don: Sinir sisteminin kendini tehdit altında hissettiği zaman devreye giren hali. Bir tehlike, tehdit halinde sistemin kendini kapattığı versiyon. Eylem, söylem yok, donuk mod. Bir cenin gibi yerde kıvrılmış hal. Bir kedinin fareyi yakaladığı an, farenin ölü taklidi yaparak belki hayatta kalırım umudu ile devreye otomatik olarak aldığı sistem. En primitive sistem ve ilk canlı hayatın başladığı sudaki yaşamdan bu yana evrimin tüm aşamalarında var olan en ilkel beyin – sürüngen beyin özelliği. Depresif, içe kapalı, dış dünya ile bağı kopuk.
Kaç / Savaş: Beden hareketli, yüzünüzdeki ifade sert, saldırgan, agresif, göz teması yok. Beden savaşmaya hazır, kalp atışı hızlı, beden stres altında, mücadeleye hazır ve amacı bu bedeni hayatta tutmak. Bu da ilkel atalarımızdan devrolunan sistemimiz ve hala aktif. Eşinizden, yöneticinizden, çalışanınızdan fikrinize karşı geldiklerini, dediğinizi yapmadıklarında kendi varlığını tehdit altında görüp dürtüsel ve tepkisel davranan sistemimiz. Sürüngen ve duygusal (limbik) beyin faaliyeti. Trafikte yaşadığımız el kol sallayarak bağıran halimiz gibi… Öfke ile kapı çarpmak, bağırarak kendini ifade ettiğimiz anlardaki bizler, savaş – kaç sinir sistemi etkisindeyiz. Sürekli etrafından tehdit arayan, gergin, saldırgan, tetikte mod. Bir ceylan sürüsü otlarken, sezdikleri tehlike anında, bir araya gelir, tetiğe geçer, kaçar ve tehdit geçene kadar tetikte, temkinli, endişeli, şüpheci davranır. Tüm sistemi alert haldedir. Ancak tehlikenin geçtiğinden emin oldukları an, yine otlağa, otlamaya geri döner. Sürekli endişeli, kaygılı değildir. Gelecekte de gelir düşüncesi yoktur, çünkü frontal lobları bizim gibi gelişmiş, aktif değildir. İnsanın son gelişen beyin bölgesi, tüm memelilerde de olan, bizde en aktif olan bölüm işte devreye girip simülasyonlar yapar, gelecek tasarımı yaparken tehditin geçmişliğini görmez, simülasyonu gerçek gibi sürekli tekrar yaşar. Ve biz sürekli stres hormonu kortizol yoğunluğu ile yaşayan bir hale evriliriz. Belli bir süre sonra da bildiğimiz biz bu stres hormonlu benlik olmuş olur, otomatik bu modda kalırız, farkında olmadan.
Sosyal Sinir Sitemi: Göz teması kuran, ses tonunu kullanan, mimikleri ile kendini ifade eden, iletişime açık, kendini güvende hisseden, sakin, dingin, kendi ve çevresi ile uyumlu, yaratıcı, üretken, huzurlu. Vagus sinirinin diyafram üstünün aktif ve sağlıklı çalıştığı model. Gözler ile kalp temasının kurulabildiği güvenli mod. Hayatında netliğin, berraklığın, kendiliğindenliğin, spontanlığın kabulünde olduğumuz mod. Anın değerini bilen, iç sistemi dengeli, kendi bütünlüğünden emin, özgüvenli, affedici, bağışlayan, kabul eden halimiz. Bu versiyonda olduğumuzda kendimizle ve hayatla bağımız güçlü, farkındalığımız yüksek, gerçeklik algımız aktif ve düzgün çalışan haldeyizdir. Hayatın eksiklerini değil, nimetlerini gören, şükreden, kendini değerini bilen, etrafındaki tüm canlıların değerini bilen oluruz. Ben ve sen yoktur, BİZ vardır.
Yaptığımız nefes farkındalığı meditasyonu, beden taraması, oturma meditasyonu gibi çalışmalar ile sosyal sinir sistemini aktif kıldığımız, sadece gerektiğinde don ya da savaş / kaç sistemini seçme hakkımızı kullanarak devreye alabildiğimiz bilimsel olarak ispatlanmıştır.
Sonuç:
Bizi biz yapan, hayatımızı yönlendiren kriterlere doğru ve geniş açıdan bakmak ve içlerinden dönüşüm ya da kabullenme gerektiren hususları bilmek, hem hayatımızın bütününde hem de bütünsel sağlığımızın kalitesinde çok dönüştürücü güce sahip araçlar. Kendimizi ve sistemimizi ne kadar iyi bilirsek, kendimize çözüm için araç bulma ve sunma şansımızı o kadar çok artırıyoruz.
Görüntüleme aletlerinin gelişmesi ile tıp dünyasında beyin alanında yapılan çalışmaların sayısı arttıkça bilimsel verilerin paylaşımı ve farkındalık çalışmalarının beyin, sinir sistemi üzerindeki olumlu etkisi daha net anlaşılıyor.
Dr. Joe Dispenza’nın yaptığı çalışmalar da göstermeye başladı ki; sadece 3 gün boyunca günde 10’ar dakika yapılan nefes, meditasyon pratikleri kişilerin bedenlerinde kortizol – stres hormonu seviyelerini % 16- 20 oranından düşürüyor ve sağlıklı bağışıklık sistemi göstergesi olan IgA değerlerinin % 50 artmasına destek oluyor.
Paylaştığım tüm bilgiler bilimsel yayınlardan, araştırmalardan elde edilen bilgileri içeriyor.
Sizlerden ricam batı tıp dünyasının da bütünsel sağlık, bireysel – kişiye özgü tedavi metotlarını benimsemeye başladığı günümüzde kendiniz için vakit ayırın, çaba harcayın, acılarınızı sarın, yaralarınızı sarmalayın ve içinizdeki kozadan özgür, rengarenk bir kelebek olarak çıkabilmek için kendinize bir fırsat verin. Sayenizde hepimizin gökyüzü renklerinizle canlansın, ışıldasın, hayat hepimiz için daha yaşanır, keyifle geçen bir ömür olsun…
Evren, hepimizin ışığı ile ancak ışıldayabilir; lütfen ışığınızı kendinizden ve çevrenizden esirgemeyin…
NEFES FARKINDALIĞI EGZERSİZİ
Nefes farkındalığı egzersizinin 5 aşaması ile benliğimizdeki acı, acının kriterleri, acı yaratan şeylerden sakınma ve önleyici sistemleri devreye alma kasımızı güçlendiriyoruz. Çalışmalar gösteriyor ki nefes para sempatik sistemin devreye alınmasında çok güçlü bir araç.
Diğer taraftan nefes ile sakinleşen sistemimizle duygu, düşünce, davranış ve bunlara dair duyumsamalara bakışımız açımız genişliyor ve don / savaş – kaç yerine sosyal sinir sistemi ile beynin frontal lobunun yaratıcı düşünce desteğini aktive edebiliyoruz.
Tüm bunlar da yaşamı bir sanata dönüştürmemize, her anından daha çok keyif almamızı, olan ile çözüm – sonuç üreten şekilde temasımıza izin veriyor. Yaşamak tamamlanması gereken bir görevden, bir tuvale yansıyan sanat eserine dönüşüyor.
Yani fabrikamıza bakım verme, periyodik kontrolleri yapma, sistemi daha randımanlı, verimli çalıştırmak için koruyucu – önleyici bakım sistemlerini devreye almayı deneyimliyoruz.
- Aşama: Burnumuzdan giren nefesin çıkışına odaklanma – para sempatik, dinlendirici, rahatlatıcı nefese odaklanmak
- Aşama: Burnumuzdan giren nefesin enerji veren, güçlendiren, ayağa kaldıran, sistemi besleyen tarafına odaklanmak – sempatik sinir sistemi
- Aşama: Burnumuzdan giren nefesi takip etmek ve bedensel duyumlarına kendimizi açmak. Burun deliklerimden girdi, nefes borumda ilerledi, karnımı, ciğerlerimi, göğüs kafesimi, omuz bölgemde yarattığı etkiyi gözlemledim ve geldiği yolu izleyerek ısınmış bir şekilde çıkışını takip ettim. Diyafram altında ve üstünde yer alan vagus sinirimle bağlantı kurdum.
- Aşama: Farkındalığım sadece burnumum ucunda, bir fener tutar gibi, daraltılmış bir bölgede. Burada oluşana bakıyorum. Odaklanma ve konsantrasyonum sadece belli bir alanda. Bu bölgedeki tüm duyumlara açığım.
- Aşama: Farkındalığımı bir projektöre dönüştürdüm, uzaktan gelen sesler, yakından gelen sesler, yükselen düşünceler, hissettiğim duygular, bedenimde tüm bunlar esnasında olanlar… Her şeyi sinemaya giden bir seyirci gibi izlemek. Değiştirmeye, dönüştürme çalışmadan, senarist ve yönetmenin sahneye koyduğu prodüksiyona bakmak. Beğenebilirim, beğenmeyebilirim. Sevebilirim, sevmeyebilirim. Hoşlanabilirim, hoşlanmayabilirim. Ama sinemada ve koltuğumda, seyirciyim. Kaçmıyorum, yok saymıyorum, savaşmıyorum. Sadece izliyorum. Nazik, açık, yargısız, arkadaşça bir tutumla izliyorum. Sosyal sinir sistemindeyim. Güvenli alanda.
Kalbimle
Hande Mistili

Bu yazılarımız da ilginizi çekebilir...

ALIŞKANLIKLARIN DEĞİŞİMİNDE ÖZ ŞEFKATİN İYİLEŞTİRİCİ GÜCÜ
- Temmuz 10, 2023
- tarafından Lale Yılmaz
- içinde MINDFULNESS

Zihin ve Beden – Uyku Sağlığı

Öz Şefkat
