FARKINDALIK ve FARKINDALIKLA YEME

FARKINDALIK VE OTOMATİK PİLOT 

Ne yaptığımızın gerçekten farkında olmadan “otomatik pilotta” kilometrelerce araç sürdüğümüz olmuştur bazen. Aynı şekilde, hayatımızın büyük bir kısmında gerçek anlamda “şimdinin – anın” kilometrelerce uzağında olabiliyoruz, farkında olmadan. Zaman su gibi akıp giderken, içinde yaşanan ana dair farkındalığın kocaman bir “0” olduğu saatler, günler, haftalar geçebiliyor. Aslında yaşam o farkında olmadan geçen anların içindeki mucizelerde gizli. Dünle uğraşmak, yarın için endişelenerek içimizde gizli, yaratım enerjisini kullanamadan; yaşanmamış, ıskalanmış yaşam içinde tüketebiliyoruz hayatı. Sonrasında gelen mutsuzluk, hayal kırıklığı, umutların tükenişi, stres, anksiyete bir bakmışız ki bizi bambaşka bir dünyanın içine sürüklemiş. Ait olmadığımız ve ait hissetmediğimiz, içinde an be an tükendiğimiz… 

Ne mutlu ki bunu değiştirmek elimizde. Nörobilim alanındaki çalışmalar elimizde çok güçlü bir aracımız olduğunu her gün ispatlayan verilerle bizi donatırken, diğer taraftan eski kadim bilgeliklerin iyileştirici güçleri kapalı sandıklar içinden çıkmaya ve bizlerle buluşmaya başlıyor. Bu sebeple ki bilim ile desteklenen kadim bilgelik bizim direksiyona geçip aracımızı otomatik pilottan almak için tam zamanında yanımızda. 

Otomatik pilotta, önceden programlanmış gibiyizdir: Çevremizdeki olaylar, zihnimizdeki düşünceler, duygularımız ve aslında çoğu zaman farkında olmadığımız hislerimiz, genellikle yararı olmayan eski düşünme biçimlerimizi ve alışkanlıklarımızı tetikler ve olumsuz bir ruh haline yol açabilir. Beyin görüntüleme sistemlerinin gelişmesi ile anlaşılmaya başladı ki; insan zihninden bir günde ortalama 60 – 70 bin düşünce geçiyor, yine araştırmalar gösteriyor ki bir ömür boyunca bu günlük düşüncelerin %90’ı aynı kalıyor ve hep aynı şeyleri, aynı şekilde düşünüyoruz. Sonra da değişim, dönüşüm bekliyoruz. 

Geçmişte sorunlara yol açmış, aynı eski “zihinsel alışkanlıklara/ kalıplara” yani düşünce şekline saplanıp kalmadan; düşüncelerimizin, duygularımızın ve bedenlerimizin bize hissettirdiklerini farkına varmaya başladığımızda aslında kendimize seçme imkânı veriyoruz ve özgürleşiyoruz. 

Diğer taraftan her gün, her an aynı şeyleri düşünerek, aynı şeyleri hissederek, bunların ışığında aynı şekilde davranarak, aynı bedensel duyumlar içinde kalarak kendimizi bir kısır döngü içine alıyoruz. Sonra da neden değişim ya da dönüşümün bizimle olmadığını sorguluyoruz. 

Acılardan, ıstıraplardan, hayatımızı olumsuz etkileyen düşünceler ve davranışlardan kendimizi koruyabilmek ve hayatımıza değişimi davet edebilmek için farkındalık ışığını yakmamız ve bugün dünden farklı düşünen / davranan / hisseden olmak için çaba harcamalıyız. 

Özgürlük ve özgünlük ancak Doğru Farkındalık, Doğru Gayret ve Doğru Çaba ile hayatımıza alabileceğimiz niyetlerimiz. Sadece istemek değil, istediğimiz yeni versiyonu zihnimizde, duygularımızda, bedenimizde önceden olmuş gibi yaşamamız, bu vizyona inanmamız gerekiyor. 

Özgürleştiğimiz anda da özgünleşebiliyor ve yeni, yaratıcı, besleyen ve çözüm-sonuç odaklı yöntemler bulabiliyoruz. Belli bir alanda bizim için sorun oluşturan konuya aynı soruları sormak, aynı cevapları vermek yeni alternatifler üretmeye yetmiyor. Bizim yeni bir katalizöre, yeni bir kaldıraca ihtiyacımız var. Biliyoruz ki bir sistemde bir veri, bir parça değiştiğinde tüm sistem değişir. İşte bu programın amacı sistemde bir veri / parça değişimini sağlamak. 

Sistemde veri / parça değişimini FARKINDALIK ile sağlamayı öğreniyoruz. Farkındalık kavramını anlamak, zihinsel, duyusal, fiziksel verilerini almak, dikkatimizi ve odağımızı bu yeni alana yönlendirmek ve böylelikle durumlara otomatik tepkiler vermek yerine seçim yaparak yanıt verme becerisi geliştirmektir. 

Bu farkındalığı geliştirmek için; dikkatimizin odak noktasını defalarca değiştirip, dikkatimizin nerede toplandığının daha fazla farkına varmaya çalıştığımız birtakım egzersizler yapıyoruz. 

Başlangıç olarak, otomatik pilottan nasıl çıkacağımızı keşfetmek için duyularımıza dikkatimizi yönlendirmeyi öğreniyoruz, daha doğrusu duyularımız ile yeniden haşır neşir olmayı ve duyusal farkındalığımızı artırmayı deneyimliyoruz. 

Mindfulness, bilinçli farkındalık ile ilk tanışma egzersizi 5 duyumuzla tekrar buluşmamıza vesile olan yeme egzersizi 

YİYECEĞİMİZ: KURU ÜZÜM VEYA BİR ZEYTİN… 

Görme, dokunma, koklama, tat alma ve işitme organlarımızı devreye alıyoruz ve an kesitinde bilinçli farkındalığımızı tek tek duyularımızdan gelen verilere Nazik, Açık, Yargısız ve Arkadaşça bakan META DİKKAT ile yönlendiriyoruz. 

Bir zeytinin 

• Kokusunu iki burun deliğimle koklamak, varsa aradaki farkı fark etmek 

• Elimdeki şeklini, rengini, üzerindeki dokusunu görmek, gerçekten bakmak ve baktığımı yargısız, açık, değerlendirmeden uzak görmek. 

• Parmaklarım arasındaki zeytinin tenimde yarattığı duyumlara kendimi açmak, ağırlığını, tenimde temas eden noktayı, avuç içimde uyandırdığı hisleri fark etmek 

• Ağzımın içinde çiğnemeden yanaklarımda, dilimin üstünde, dudaklarımdaki hisler, içimde yükselen dürtüler, ağzımın içinde değişen salgı… 

Mindful yeme egzersizi ile an içinde sadece elimdeki zeytine odaklanmak, tüm duyularımla META dikkatimi zeytine ve şu an onunla olan ilişkime, temasa, deneyime yönlendirmek. Zamanın durduğu, benliğin hiçliğe kavuştuğu, mekândan bağımsızlaştığım kuantum alanda zeytin ile bir olmak. 

Zeytin dediğim basit bir besinin, tohum, fidan hali, doğa ile beslenme aşamaları, çiftçinin emeği ile büyümesi, toplanması, nakledilmesi, bana ulaşması süreçlerine duyabileceğim şükran, kendimi şanslı ve elimdeki ürünün değerini bilir hale geçme farkındalığı. 

Kuru üzümü / zeytini yemeye odaklanacağız. Daha sonra, andaki farkındalığımıza odaklanabilmek için vücudumuzun farklı noktalarına dikkatimizi vereceğiz. Bu odaklanma ve farkındalığı bilinçli bir şekilde yapabilmek için kendimizi eğiteceğiz. Bu amaca yönelik, gelecek hafta yapacağımız ev ödevimiz Nefes Beden Farkındalığı egzersizi olacak. 

Meta dikkatin farkındalık ışığının sadece yaptığınız her ne ise onda olması. Yemeğimi yiyeyim film izleyeyim, kahvemi içip duş alayım düşüncesi ile değil. Sadece kahve içmek için içmek. Bitirilecek gözüyle bakılan bir aktivite değil. Bir sonrakinin yaşanması için geçilmesi gereken bir aşama değil. O an içinde yaşanılan deneyim ise, tamamen o anda onunla olabilmek. Tüm duyularla, tüm duyumlarla yapılan ne ise onun içine yerleşebilmek.