MINDFULNESS KÖKLERİ VE DÖRT FARKINDALIK ALANI


Mindfulness felsefesi; fiziksel, zihinsel, psikolojik, duygusal, vb açılarda deneyimlediğimiz ıstırabın köklerini görmeyi ve ıstırabı hafifletmeyi hedefler.
Bilgeliği ve şefkati geliştiren pratiklerden oluşan mindfulness öğretisi bizlerin bazı şeylerin değişmez, kalıcı, sabit olduğu fikrinden yola çıkarak çektiğimiz acının köklerini ve acıdan doğan ıstırabın doğasını anlamamızı sağlar. Hepimizin ortak mutluluk algısı olan “Sevdiklerine, isteklerine tutun, sevmediklerinden, istemediklerinden kaçın” tanımının ötesinde daha derinde, içimizdeki mutluluğun önündeki sis perdesini aralamanın yollarını öğretir.
Bizleri aşağıdaki üç felsefi düşünceyi idrak etmeye davet eder;
Her şey geçicidir: En yüksek dağ da en küçük yaratık da hatta evren bile bir gün güneş tarafından yutulacaktır. Yaşamda her şey gelip geçicidir, sürekli değişir.
Hiçbir şeyin maddesi yoktur: Evrende kalıcı, değişmeyen, sabit bir şey bulamayız. Şu an ki ben bile 5 dakika sonraki ben hücre bazında başka bir Hande. Hande, değişen, dönüşen bir süreci tanımlar.
Acı, Istırap (Dukkha): Dünyayı sabit değişmez kabul eder ve mutluluğa tutunuruz: Sevdiklerimize, iyi gelene, isteklerimize tutunur; sevmediklerimizden, korktuğumuzdan, istemediğimizden kaçınma – itme halinde yaşarız ve bu hepimize acı verir, acıdan ıstırap doğar.
Yukarıda tanımlanan üç noktayı gözden kaçıran insan tüm deneyimlerini ve bu deneyimlere dair hislerini hoş, nahoş veya nötr olarak etiketleme – tanımlama eğilimine girer ve bu hisleri bedenleştirir ve acı buradan doğar. Hoş olana yapışı, nahoş olandan kaçınır.
Mindfulness pratikleri bize dikkati eğittikçe tutunduğumuz Hoş, Nahoş ve Nötr duygu hallerimizi farkında olmayı öğretir, bir gözlemci olarak an içinde olan ne ise onunla mevcut, burada olarak gözlemlemeyi deneyimsel olarak öğretir. Her şeyin olması gerektiği gibi olmasına izin vermeyi, kabul etmeyi ve onla var olmayı, kalabilmeyi öğretir.
Mindfulness felsefesinin kökleri; Siddhartha’nın Buddha olma yolculuğundaki öğretilerine sırtını dayar, 2.500 yıllık bir geçmişi vardır. Öğreti, bugünlere Buddha’nın en önemli mindfulness öğretisi olan Satipattana ile ulaşmıştır. (Merak edenler Hermann Hesse’nin Nobel ödüllü kitabı Siddhartha ve Hasan Ali Yücel klasikleri arasında yer alan Suttanipata okuyabilir)
Mindfulness, Pali dilinde Hatırlamak manasına gelen “Sati” kelimesinin tercümesidir. Istırabın hafifletilmesi, acının köklerinin anlaşılması manasına gelir.
Pattana ise tesis etmek, kurmak, oluşturmak, mevcut olmak, kişinin anlık tecrübesine dikkat etmesi anlamlarına gelir. Ancak Pali ve Sanskritçe dillerindeki kelimelerin birden fazla manaya geldiğini de unutmamamız gerekir.
Satipattana’da, mindfulness pratiklerinde, özenli bir dikkatin var olması için gerekli dört alan tanımlanır.
- Beden
- Hisler (hoş, nötr, nahoş)
- Zihin
- Olaylar (duyularla algılanabilecek, somut, nesnel gerçek, fenomen, hadise)
Yukarıda sıralana farkındalığın dört alanı bizlere hatırlama kapasitemizi tesis etmeyi, geliştirmeyi, bilimsel bir deney gibi zihnin, duyguların nasıl çalıştığını gözlemeyi ve gözlemlediklerimiz ışığında eyleme dönük bir davetin unsurlarının mümkün olduğunu anlatmayı hedefler. Farkındalığın bir bahçıvan gibi geliştirilmesi gereken dört alana bakacak olursak;
Beden: Bedene yerleşik bir öz farkındalık ile kendimize, duyumlarımıza, duygularımıza, zihnin hallerine ve hareketlerimize dair şu an da mevcut olanı, olduğu hali ile bedendeki yansımasını hissedilme becerisini kazandırır. Bedenimizde olanı biteni gözlemleyebilme, beden için olma tecrübesine uyumlanmayı, otomatikleşmiş itme – çekme alışkanlıklarımızın izini sürebilme kasımızı geliştirir.
Vedana: Duyu organlarımı aracılığı ile oluşan duyumlarımıza dair farkındalığı temsil eder. Deneyimlerimiz, yaşadıklarımız ışığında hissettiğimiz duyguları hoş, nahoş, nötr olarak etiketleme, yargılama eğilimimizi fark etmemize destek sunar.
Zihin: İç içe geçmiş, birbirinden etkilenen beynin ve zihnin ürünü düşüncelerin an be an sinirli, sıkışık, pozitif, negatif, yargılayan, eleştiren, destekleyen otomatik çalışma sistemlerini belli bir mesafeden, düşüncelerin girdabına kapılıp aşağı çekilmeden, uzaktan zihnin hallerini gözlemleme yetimizi geliştirebileceğimizi anlatır.
Olaylar, Hadiseler, Fenomenler: Yaşadığımız şeyleri dar bir bakış açısına sıkışıp kalmadan, geniş bir açıdan, tüm bağlamı fark ederek görebilme becerimize dikkat edebilmeyi tanımlar. Duygularla algılanan fenomenlerin, düşünce kalıplarının, deneyimlerin doğasını, gelip geçiciliğini görebilmenin önemine dikkatimizi çeker.
Mindfulness, insanoğlunun ortak sorunu zihnin, duygu dünyasının sürekli etkileşim halindeki alışkanlıklarının dönüştürülmesine destek sunan bir bilinç halini tanımlar. Bizlerin özgün ve özgür bireyler olabilmesinin önündeki engelleri fark etmeyi, bunlara şefkatli, nazik, açık, yargısız bir tutumla gözlemci noktasından yaklaşabilmeyi ve tünelin ucundaki ışığa kavuşabilmenin yol haritasını sunar.
Mindfulness felsefesinin dayandığı temel, Buddha’nın şu sözü ile güzel açıklanır.
“Tek bir şey öğretiyorum, o da ıstırap nasıl oluşur ve ıstırabın dindirilmesi”
Mindfulness, otomatik pilottan, dağılmış dikkat, uyuşuk haller, zihnin ürünü kendini sürekli tekrarlayan düşüncelerde kaybolmuş haldeki bir bilinç halinden çıkışımıza yardımcı olan yolu sunar.
Yaşamda BEN, BENİM olgusuna esir olmadan, yaşamın içinden tüm getirdiklerine rağmen ve birlikte akabilmeyi, olanın içinden geçebilmeyi öğretir.
Bunun için bizden beklediği de sadece FARKINDALIK…
Farkındalığımızın günlerimizi bir ışık demeti gibi aydınlattığı günler yaşamımız dileği ile
Kalbimle,
Hande Mistili
02 Mayıs 2022, İstanbul

Bu yazılarımız da ilginizi çekebilir...

ALIŞKANLIKLARIN DEĞİŞİMİNDE ÖZ ŞEFKATİN İYİLEŞTİRİCİ GÜCÜ
- Temmuz 10, 2023
- tarafından Lale Yılmaz
- içinde MINDFULNESS

Zihin ve Beden – Uyku Sağlığı

Öz Şefkat
